Prof.Dr.Kadri Yıldırım: "Hakkımı helal etmiyorum" dedi
20. 03. 2013 tarihinde öğrenci konseyinin başvurusu üzerine üniversitemiz kampus alanında kutlanan Newroz etkinliklerinde yaptığım konuşmanın içerisinden bir iki cümle cımbızlanarak Habervaktim.com sitesine servis edilmiş; bu cümlelerden yola çıkılarak “Rektör Yardımcısı Teröristleri Kutsadı ve PKK’yı açıkça övdü” sonucu çıkarılmıştır. Bu site Newroz’da yaptığım konuşmayla alakası olmayan bazı ağır iddialara da yer vermiştir. Örneğin “akademik çalışmalarında İslamiyetin Kürtlere zarar verdiğini söylemiş” gibi telaffuzu bile tüylerimi diken diken etmeye yeten ve bana “bundan yüz bin kere Allah’a sığınırım” dedirten bir iddiada bulunulmuştur. Bunun yanında hakkımda “örgüt yanlısı bir kadrolaşmaya gitmiş” hükmü verilmiş ve “bunlara duyarsız kalmayan biri üniversitede bunları bir rapor halinde ifşa etmiştir” şeklinde son zamanlarda şahsım ve rektörümüz aleyhine düzenlenen bir fişleme raporuna da dikkat çekilmiştir. Gerek sayfa yetkilisinin bunları haber yaparken kullandığı üslupta, gerekse haberle ilgili yapılan yorumlarda nezaket kurallarının dışına çıkılmış; iş ağır hakaretlere varmış; durumdan vazife çıkaran birçok yorumcu tarafından bundan hedef gösterme anlamı çıkarılıp tehditlerde bulunulmuştur.
Yukarıda özetlediğim haber bağlamında aşağıdaki hususları basın, kamuoyu ve adı geçen site ile paylaşmak istiyorum ve bunların bu sitede yayımlanmasını ümit ediyorum. Bunun aynen yayımlanmasının insanî olduğu kadar İslamî bir olgu olduğunu da özellikle ifade etmek istiyorum. Yayımlanmadığı takdirde bir Müslüman olarak hakkımı helal etmiyorum.
1-Newroz ile ilgili konuşmamın içeriği
Kawa’nın Dahhak’a karşı kazandığı zafer bağlamında Newroz’un bizim için şu manalar taşıdığını ifade ettim:
a) Newroz mazlumun zalime karşı zaferidir; biz mazlumun yanındayız.
b) Newroz kurutulan, üzeri örtülen ve benliğinden koparılmak istenen baharın kara kışa karşı zaferidir. Biz Artuklu Üniversitesi olarak hep baharı temsil edeceğiz.
c) Ehmedê Xanî muhteşem “Mem û Zîn”inde Newroz’a müstakil iki bölüm açmıştır. Ruhu şad olsun.
d) Said-i Nursî “ölüm bizim için Newroz’dur” demiştir; Ruhu şad olsun
e) Newroz dillerin, dinlerin ve halkların kardeşliği bayramıdır; biz üniversitemizde bu kardeşliği savunuyoruz. Zira üniversitemizde başörtülüsü ile başörtüsüzü, Sünnisi ile Alevisi, dindarı ile dindar olmayanı el ele ve kol kola barış içinde dolaşmaktadır. Olması gereken de budur.
f) Hz. Ali Newroz Bayramında hediye almış, hediye vermiştir. Dolayısıyla dinî açıdan bir sakıncası olsaydı Hz. Ali bunu engellerdi.
g) Newroz’un böyle barış içerisinde kutlanmasına kolay gelinmemiştir.
Ehmedê Xanî’den Said Nûrsî’ye ve günümüze gelinceye kadar çok katkılar sunulmuş, çok bedeller ödenmiştir. Kadim zamanlardan beri zindanlarda ve meydanlarda bedenlerini ateşe verenler olmuştur. Eğer bugün bir barış olgunluğuna erişilmişse, kimin bunda nasıl bir katkısı olmuşsa hepsinin önünde saygı ile eğilmek gerekir. Bedenlerini ateşe verenler ve hayatını kaybedenlerin tamamı keşke kutsal kitabımızın insan hayatının değeriyle ilgili hükümlerini idrak edip böyle bir durum ile karşılaşmasalardı; keşke şimdi sahip olduğumuz ortam o sıralarda sağlansaydı ve keşke onlar da şimdi aramızda olsalardı ve bu yılki Newroz’u birlikte kutlasaydık!
Hiçbir örgüt isminin verilmediği ve olayın belirli bir çevreyle sınırlı tutulmadığı bu geniş çerçevede söylenenlerden “teröristleri kutsadı” veya “açıkça PKK’yı övdü” gibi sonuçlar çıkarmak iyi niyetle bağdaşmamaktadır. Eminim ki bir bütünlük mülahaza edilseydi ve servis edilen cümlelerle iktifa edilmeseydi site bu haberi aleyhime bu şekilde işlemeyecekti.
2-Akademik çalışmalarımda İslamiyet’in Kürtlere zarar verdiğini yazdığım gibi manevî sorumluluğu çok büyük olan asılsız iddia.
Böyle bir şeyi yazmaktan, söylemekten ve buna inanmaktan tekrar yüz bin kere Allah’a sığınırım. Gerek 12 ilmi okumuş bir medrese mezunu, gerekse yüksek lisanstan profesörlüğe kadar ihtisasını ilahiyat fakültesinde yapmış biri olarak, İslamiyeti başta Kur’an ve Sünnet olmak üzere orijinal kaynaklarından takip edebilecek kadar Arapça bilen biri olarak ve henüz yayımlanmamış olsa bile Kürt İslam tarihiyle ilgili en geniş kapsamlı kronolojik birkaç cilt tutacak kadar çalışma yapan biri olarak böyle bir şeyi söylemem veya yazmam için koyu bir cahil olmam gerekir ki böyle bir cehaletten de Allah’a sığınırım. İslam’ın Kürtlere, Kürtlerin de İslam’a birçok şey kazandırdığını her fırsatta örnekleriyle birlikte haykırıyorum. Selahaddîn Eyyûbî, Ehmedê Xanî, Mevlana Haid, Said Nursî ve daha niceleri bunun müşahhas örnekleridir.
Eğer Zerdüştlüğün esas itibariyle tevhide dayalı bir din olduğuna ve Zerdüşt’ün gelmiş geçmiş yüz yirmi dört bin peygamberden biri olduğuna ilişkin bazı açıklamalarım buna dayanak kılınmak isteniyorsa bunları ben değil, İslamî kaynaklar yazmaktadır. Zira başta İbn Esîr’in “el-Kâmil Fi’t-Tarîh” ve Şehristanî’nin “el-Milel ve’n-Nihal” adlı eserleri olmak üzere birçok İslamî kaynakta Zerdüştilerin ehl-i kitap oldukları; Hz. Peygamber’in “onlarla ehl-i kitap muamelesi yapın” fermanına göre Hazreti Ömer’in Zerdüştilere bu muameleyi yaptığı ve Zerdüşt’ün “benden bin yıl sonra kırmızı develer sahibi olan peygamber gelinceye kadar bana ve getirdiğim kitaba uyun” diyerek Hz. Muhammed’in kendisinden aşağı yukarı bin yıl sonra geleceğini müjdelediği açıkça yazılmaktadır. Dolayısıyla bu din hakkında bilgi sahibi olmadan ona küfür etmenin, hakaret etmenin, hele hele sırf eski bir Kürt dinidir diye Kürtlere duyulan alerjiden dolayı bu dinin aleyhinde konuşmanın doğru olmadığına inanıyorum. Zerdüştlüğün tahrif edilmesinde bu dinin ve Zerdüşt’ün suçu yoktur. Zerdüştlükte ateşgedelerin tepesinde uzaktan görülebilecek kadar gür yakılan ateş bir kıble sembolü idi. Fakat daha sonra bazı cahiller tarafından asıl amacından saptırılan ateş bir ilah olarak algılanmış ve Zerdüştiler için bu yüzden ateşperest denilmiştir. Dolayısıyla bunların tarihsel süreçlerini iyi okumamız ve araştırmamız gerekir. Kaldı ki evrensel bir din olması hasebiyle İslam’ın ortaya çıkmasıyla beraber zaten bütün yerel dinlerin hükmü ortadan kalkmıştır. Kürtler de Hz. Peygamber zamanında Müslüman olmaya başlamış; sahabî olma şerefini elde eden Caban el-Kurdî ile beraber ferdî olarak, Hz. Ömer zamanı gibi çok erken bir zamanında da kitlesel olarak İslam’la müşerref olmuş, bu dine çok büyük hizmetlerde bulunmuş ve hâlâ da bulunmaktadırlar.
3-Örgüt veya BDP yanlısı bir kadrolaşmaya gittiğim iddiası
Öncelikle benim asıl sorumluluk alanım olan Kürdoloji birimi ile ilgili şunu ifade edeyim: Gerek örgüt ve BDP, gerekse Kurdî-Der gibi dil derneklerinin hem bizde hem de paydaşımız olan öbür devlet üniversitelerinde açılım doğrultusunda açılan Kürt dili bölümlerini sembolik kabul ettikleri, seçmeli Kürtçe dersini de anadille eğitim çalışmalarını geciktireceği endişesiyle boykot ettikleri, kendilerine yakın elemanlara bu gibi yerlerde görev almamaları yönünde telkin ve uyarılarda bulundukları, bu yüzden de başta Diyarbakır olmak üzere seçmeli Kürtçe dersini seçenlerin oranlarının çok düşük kaldığı kamuoyunca bilinmektedir. Tüm bunların bilinmesine rağmen Eylül 2012 tarihinde seçmeli Kürtçe dersi için 500 tezsiz yüksek lisans öğrencisi aldığımızda bunların çoğunun örgüt elemanı olduğu yönünde söylentiler ve şikâyetler dolaştı. Sınavı kazanan bu adayların isim listeleri duyuru mahiyetinde sitemizde günlerce askıda kalmasına ve bu şikâyetlerin üzerinden altı ay geçmesine rağmen bunlardan hiçbiri gözaltına alınmadığına veya tutuklanmadığına göre bu iddiaya itibar edilmemesi gerekir.
Alınan öğretim elemanları için de aynı şeyleri söylüyorum. Diyelim ki yelpaze olarak kendini herhangi bir düşünceye yakın hisseden liyakat sahibi birisi açılımın yararına inanarak Kürdoloji biriminde veya başka bir birimde çalışmak için başvurdu ve kapı suratına kapatıldı, bu tavır insani, ahlaki ve İslami açılardan hangisiyle izah edilebilir? Açılımı yapanlar bunu herkes için yaptıklarını ve herkes tarafından sahiplenilmesi gerektiğini söylemiyorlar mı? Hatta buna sahip çıkmayanları eleştirmiyorlar mı?
Türkiye cumhuriyetindeki bütün insanlar, kurumlar, partiler ve toplumsal tabakalar; hangisi olursa olsun bizim ne kimseyi karşımıza ne de yanımıza almak gibi bir çaba ve lüksümüz vardır. Biz çalışmalarımızı objektif ve akademik bir perspektif ile yapmaya çalışıyoruz. Kimsenin görüşüne, mezhebine ve meşrebine bakmıyoruz. Bundan dolayıdır ki üçüncü yılımızda gelinen noktada belki de ilk kez üzerinde ittifak edilen bir şeye imza attık ki o da Kürdoloji alanında gerçekleştirdiğimiz başarılı akademik performanstır. Sayın Başbakanımız Mardin’de bir alan konuşmasında şunları ifade etmiştir: “Bugün Mardin Artuklu Üniversitesi Kürdoloji biriminde yapılanlar tek başına bir devrim niteliğindedir”. Zaten tezsiz ve tezli olmak üzere toplam 586 lisansüstü öğrenci ile gece gündüz yürüttüğümüz eğitim öğretim faaliyetlerini, bu öğrencilerin okutacakları seçmeli Kürtçe dersi için iki ay gibi kısa bir sürede hazırladığımız 5. Sınıf Ders Kitabını, çıkardığımız 5 adet yayını, yurt içi ve yurt dışından istihdam ettiğmiz ve içlerinde profesör ve yardımcı doçentlerin de bulunduğu 20’ye yaklaşan kadromuzu görüp de bunları takdir etmemek insafla bağdaşmaz.
4-“Üniversitede konuya duyarsız kalmayan bir kişi bunları bir rapor halinde ifşa etmiştir” şeklindeki cümle
28 Şubat fişleme raporlarının etkilerini hâlâ iliklerinde hissetmesi gereken bir site veya gazetenin başkaları hakkında hazırlanan asılsız fişleme raporlarını da lanetlemesi gerekirken bunları referans göstermesini anlamakta güçlük çekiyorum. Oysa “bugün bana, yarın sana” sözünün kulaklara küpe yapılmasını ne kadar da isterdim.
SONUÇ: Haksız itham ve isnatları tekzip ediyor ve kamuoyunun bilgisine arz ediyorum.
Saygılarımla
Prof. Dr. Kadri YILDIRIM
Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı